Beyaz Zambaklar Ülkesinde [Yorum]

-->

Finlandiya. Dünyanın en refah düzeyi yüksek, eğitimde ve teknolojide öncü ülkesi. Hep mi zengindiniz ulen demek istediğim ülke :) (Başkent Helsinki hakkındaki ziyaret notlarım için: httpswww.nioya.com/helsinki-finlandiya-ziyaretim-bolum-1.html)

Üniversitedeyken sevgili ex-ortağım Alperen hep bahsederdi bu kitaptan. İçeriğinden, Atatürk’ün bu kitabı nasıl model aldığından, neden müfredata koydurduğundan. O zamandan beri aklımda bu kitabı okumak var ama dile kolay 15 yıldan fazla sallamışım bu kitabı okuma işini. Hatta bi ara telefondan okumaya niyetlendim o da başlamadan bitmişti.  

Neyse malum uzuuun bi süre çalıştıktan sonra geçtiğmiz günlerde Ericsson’dan ayrıldım. Bu konuyu sonra başka bir yazımda detaylandıracağım. Efenim ayrılacağım gün yani son günümde sevgili abim ve iş arkadaşım Kürşat bu kitabı hediye etti. Nasıl sevindim anlatamam. Hemen okumak için sabırsızlanıyordum. Amma velakin o sıralar başka bi kitabı sindirmeye çalışmaktaydım. Lafı uzatmayalım az biraz öteleyerek kitaba başladım ve bir solukta okudum.  

Kitaptan bahsetmeden önce Finlandiya’nın tarihine kısaca göz gezdirelim. Efendim bu dayılar 12. yy da İsveç’in boyunduruğa girip 19. yy a kadar İsveç Krallığı’nın bir parçası olarak takılmışlar. Ha öncesine ait çok bilgim yok, zannımca kendilerinin de yok ya da söylemek istemiyorlar. Zira gittiğim müzelerinde ilk çağlardan hoop İsveç dönemine atlıyorlardı. Bu kardeşlerin Orta Asya’dan göçtükleri hatta Türk kökenli olduğu söyleniyor. Diğer iskandinav dillerinin aksine sondan eklemeli Ural-Altay dil ailesine mensup bir dilleri var. Evet, aynen Türkçe gibi. İnternette de benzerlikle ilgili bir çok makale bulunabilinir.

Bu dil farklılığı ve Orta Asya kökenlilikten dolayı da İskandinavya’da hep itilip kakılmış gariplerim. Hep ötekileştirmiş, berisileştirmiş İsveçlisi, Norveçlisi, Danimarkalısı. Ha bi de kuzeyli, Viking dersin. Kitabı okuduğum sürenin bir kısmında İsveç’te bulunma fırsatım oldu. Ezilenden yana olmamdan ötürü “La neetti size bu Finli kardeşlerim” diye saldırasım geldi :D  

Neyse uzun uzun yıllar (600 küsur yıl) İsveç boyunduruğunda kaldıktan sonra Rus-İsveç savaşlarının en sonuncusunda (merak edenler için bu dayılar 1400’den beri 10 kere falan girişmişler birbirlerine) 1809’da Rus zaferi sonucunda Finlandiya’da Rus Çarlığı’na dahil olmuş. Dahil olduktan sonra da özerk bir yapıya kavuşmuş ve olaylar gelişmiş. 6 Aralık 1917 günü yani 1.Dünya Savaşı henüz cereyan ederken, İsveçlisi Rusu yeter la sizden çektiğimiz deyip bağımsızlıklarını -tarihte ilk defa- ilan etmişler. Ha sonra birbirine girip sağlam kavga etmişler çok uzun sürmemiş. Cumhuriyetle yönetilmeye devam etmişler.  

Kısa tarih özetinin ardından gelelim kitabın içeriğine ve bende uyandırdığı etkiye:

Kitap, ülkenin bir nevi kurucusu ve şahlandırıcısı sayılan Johan Vilhelm Snellman’ın üzerinden hikayelerle Finlandiya’nın nasıl ayağa kalktığını, romansal ve biraz da efsane şeklinde anlatıyor. Bu dayı o kadar önemli ki 12 Mayıs her yıl adına kutlanıyor. Kimdir diye merak ediyorsanız, en alta kısa hayat özetini bırakıyorum efendim.  

Kitapta da anlatıldığı üzere Çarlık Rusyasına bağlı küçük bir özerk devlet olarak kendi halinde yaşayan ülke, açlık, sefalet ve en önemlisi umutsuzluğun kol gezdiği, soğuk ve sevimsiz bir memleket, bataklıktan ibaret bir toprak parçasıdır. Nerede bugünün ferah – refah ülkesi nerede 19. yy sonralarındaki içler acısı haldeki bataklıklar ülkesi. Şurası çok net ki hemen hemen tüm toplumlarda olduğu gibi bu geri kalmanın en temel nedeni cehalet. En temel ihtiyaçların bile tam becerilemediği, kimsenin yeni bir şey yapmak için kılını kıpırdatmadığı aksine sıkıntıları dile getirenlerin hainlikle suçlandığı bir ortam tasvir ediliyor. Aslında ne kadar da çok benziyormuşuz, yıllarca benzer şekillerde bakımsız ve atıl bırakılmış bir toplum, ümidin terk ettiği bir halk. Atamızın bu kitabı neden önemsediği ve baştacı edip eğitim sistemimizde zorunlu hale getirdiği ise satır aralarında gizli.

Yıllarca sömürülen, bakımdan uzak, muhtaç bırakılmış Anadolu halkı gibi Finliler de fırtına karşından savrulan yapraklar misali hayatlarını sürdürüyorlarmış. Ta ki Snellman ve onun gibi düşünen, Finlileri ayağa kaldıracak fikir önderleri çıkana kadar. Herşey baş döndürücü bir hızla ilerlerken sadece büyük olmak, iyi olmaya, en iyi olmaya hedeflenen bir halkın nasıl Avrupa’nın büyük devlerine kafa tutabilecek seviyeye ulaştığını görebiliyoruz. Aynısını Atamız da yapmadı mı, yıkık viran bir memleketten muazzam bir toplum yaratma çabasına girişmedi mi? Kitapta çok fazla altı çizilecek, tekrar tekrar okunacak o kadar çok satır var ki? Hangisi için yorum yapacağımı bilemiyorum. Ancak beni belki de en çok etkileyen fikir ise aydın kesimin okumamış ya da cahil kesime olan yanlış bakış acısı ve bunun ne yazık ki şu an da toplumumuzun iliklerine kadar işlemiş olduğu gerçeğidir.

Aydın olarak kendini tanımlayanlar, bulabildikleri imkanları, başkalarının yararına da kullanmak, toplumun ileri gitmesi için değil de toplumu sadece yargılamak için kullandıklarını düşünüyorum. “Bizden adam olmaz, aman yerli malı işte canım” diye diye mi geri kalıyoruz ya da milletçe kendimizi aşağılıyoruz tam emin değilim.

Ama keşke tekrar biri çıksa ya da salt biz birbirimize desek “Hadi tekrar şaha kalkalım, ama eğitimle kültürle, birbirimizi severek, dinleyerek”. Neyse inşallah bir gün olur, cumhuriyetin başında yakalanan ve kitapta da bolca vurgulanan gelişme hevesi tekrar geri gelir.

Nacizane tavsiye, bu kitabı edinmeniz ve mümkünse bir kaç kere okumanız. İyi okumalar dilerim.  


Johan Vilhelm Snellman (12 Mayıs 1806 – 4 Temmuz 1881), Fin filozof, yazar, diplomat.

Snellman İsveç’in Stokholm kentinde dünyaya geldi. Babası Kristian Henrik Snellman bir gemi kaptanı annesi ev hanımıydı. 1808–09 yıllarında Rusya’nın Finlandiya’yı işgali ve yarı bağımsız Finlandiya dükalığının kurulmasıyla, ailesi 1813 yılında Finlandiya’nın Kokkola kentine taşındı. Annesi Maria Magdalena Snellman bu hadiseden bir sene sonra hayata gözlerini yumdu.Hegel üstüne akademik çalışmalarının sonucu 1835’te Helsinki Üniversitesi’ne ders vermek üzere davet edildi. Üniversitede yaptığı çalışmalar sonucu Lönnrot ve Runeberg ile birlikte kuşağının ünlü Fennomanları arasında yerini aldı. Snellman’nın dersleri üniversitede kısa sürede popüler oldu fakat 1838’de üniversitelerin devlet kontrolüne alınmasıyla devlet otoritesine karşıt görüşler sindirilmek istendi ve Snellman’nın dersleri geçici olarak kaldırıldı.

Snellman bu hadise sonucu kendi kararıyla Finlandiya’dan ayrıldı ve 1839–1842 yılları arası İsveç ve Almanya’da yaşadı. Helsinki’ye döndüğünde popülaritesi daha da artmıştı fakat politik nedenlerle Üniversiteye geri dönmesi mümkün olmadı. Bunun yerine Kuipo’da bir okulda müdür olarak görev aldı. Bu esnada bazı politik yazılar yayınladı. İsveççe çıkardığı Saima gazetesinde, eğitimin İsveççeden Finceye çevrilmesini ve Fin kültürünün her alanda desteklenmesini savundu.

Saima gazetesi 1846 yılında hükümetçe kapatıldı. 1848–1849 yılları arası Helsinki Üniversitesi’ne profesörlük için yaptığı başvuru reddedildi. İsveç’e taşınmayı düşündüyse de 1855’te Kuopio’dan ayrılarak Helsinki’ye kesin dönüş yaptı. Snellman, Çar Nicholas 1855’te ölünceye değin zor ekonomik şartlar altında ailesini idare etmeye çalıştı. Ancak Çar öldükten sonra tekrar kendi yazılarını yayınlama imkânı buldu.

En sonunda 1856’te, Helsinki Üniversitesi’ne profesör olarak atandı. 1863’te ise Finlandiya Parlamentosu’nda senatör olarak görev aldı. Maliye Bakanlığı’na kadar yükseldi ve 1865’te Finlandiya’nın kendi para birimi olan Markka’yı hizmete sundu. 1868’de çok fazla politik karmaşa çıkardığı gerekçesiyle istifaya zorlandı. Her şeye rağmen 1866’da onurlandırılarak Parlamento’nun Onur Konsülü’ne dahil edildi.

Snellman hayatının geri kalanını da politikayla uğraşarak geçirdi. Bugun bile milliyetçi hareketlerde onun izi ve fikirleri kuvvetli olarak hissedilmektedir.

Hayatını konu alan, Grigory Petrov’un kaleme aldığı, Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitap hem Türkiye’de hem de Bulgaristan’da büyük beğeni toplamış, Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle tüm askeri okullarda okutulması zorunlu tutulmuştur.

Finlandiya’da her yıl 12 Mayıs Snellman Günü adıyla kutlanmaktadır.

Comments are closed.